Tazeleyim mi Ağabey?

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
34.879
29.955
60
Ömrün çok olsun” diyor yaşlı adam. Çok ömre meraklı olmasam bile hoşuma gidiyor bu söz. Devam ediyor, biraz nefeslendikten sonra. “üst geçidin iniş merdivenlerini kendim inebilirim sağ olasın oğul” Dizleri bükülmüş yaşlı amcanın. İkimiz birlikte zor çıktık üst geçit merdivenlerini. Hatta üçümüz, koltuk değneklerinin hakkını da inkar etmemeli.

“Baş kent Hastanesi” yazıyor dolmuşların önünde. Neden “Başkent Hastanesi” acaba? Başkent yazınca daha mı şifalı oluyor. Anadolu şehrinde başkent yazan hastane, belki de başkentin ciddiyetine talip olmadır bu. Sahi başkentin ciddiyeti var mı? Ciddiyeti var yok. Neyse ben kenti sevmem. Boş ver. Ben “şehir” severim.

Hastaneler ceylan tedavi eder mi acep. Ceylan, bir de sultan olursa… Ceylansultan elbette “Baş” hastane de tedavi edilmeli. Ancak, kent uymuyor ceylanın şiiriyatına.

Hastaneye gitmeliyim “Baş” hastaneye. Ceylansultan gelebilir. Ne yapıyorum ben. Hastamı ki ceylansultan. Ben burada ceylansultan’ın hastalığı için mi bulunuyorum ki. Hayır. Aman Allah’ım, hastane de nereden çıktı şimdi. Oooff… hastalık… ne dehşet bir şey. Baş ağrıları, sancılar, safra kesesi, taş. “Taş taş değil bağrındır taş senin/söyle bu ateş nereni nasıl yaksın senin”.

Bir ceylan görsem şimdi. Şurada şuracıkta bir ceylan olsa. Sultan… bir ceylansultan karşıma çıkıverse de ferahlasam. “ceylansultan” mı? Yoksa sadece “Maral” mı daha şiiriyatlı.
Ceylansultan’ın da olduğu bir yer olsa şimdi. Baş hastane bile olsa, hastane olmayan, hastanenin ve hastalığın adı bile olmayan bir yer. Önümdeki çayı içer-içmez garson -tazeleyim mi abi- dese. Her bardağı içişimde O, -tazeleyim mi abi- dese bıkmadan, ben de “tazele lütfen” desem. Garson; -Amma adam ha, bu ne çay içiş yahu- dese ocakçıya, bilmem kaçıncı çayı ocaktan alırken.

Buralarda çayı fincan yada minicik bardakla vermiyorlardır inşallah. Çay ince belli, narin, normal bardakla içilmeli değil mi.
-Tazeleyim mi abi.
-Tazele lütfen.
 
X