Kehanetler...

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
25
Nostradamus ve Kehanetleri

Alman yazar Kurt Allgeier, Nostradamus ile ilgili kitabında onu çağın en büyük astrologu olarak tanımlarken, onun aynı zamanda bir hekim olduğu gerçeğini de ön plana çıkartmıştır. O, birçok yorumcunun aksine, Nostradamus'u dünyanın sonunu haber veren bir kıyamet tellalcısı olarak değil, insanların yeniden dirliğe ve düzenliğe kavuşmaları olasılığının bulunduğunu müjdeleyen bir kahin olarak tanımlar.

Kurt Allgeier'in bu tanımlaması Nostradamus'un hayatını konu alan filmle de uyuşmaktadır. Hayatını konu alan film, kendisinin gizli yönlerini tüm açıklığıyla ortaya koyması bakımından önem taşır. Gelecekle ilgili kehanetlerini nasıl duru görü yeteneğini kullanarak aldığını film çok güzel gözler önüne sermiştir.

Kehanet olgusunu bilim dışı ve çağın gerisinde batıl bir inanç olarak gören ön yargıya verilen en güzel cevaplardan biri, Kurt Allgeier'in tanımlamaları ve açıklamalarıdır. Kimine göre büyük bir şarlatan, kimilerine göre ise dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dehalarından biridir Nostradamus...

Yüzyıllar boyunca belirli bir geleneğe bağlı kalan Fransız Kralları, gelecekten haber veren bu kahinin Provence'deki mezarını bizzat ziyaret etmişlerdir. Nostradamus, yaptığı çalışmalarla "kahin ve astrolog" unvanına sahip olup da, kilise toprağına gömülen tek kişidir. Çünkü aynı iddiada bulunan arkadaşlarının bir çoğu, kilise tarafından büyücülükle suçlanarak yakılmışlardır...

Yüzyıllara damgasını vuran bu kişi kimdir?... Babası İsaşar adlı bir Yahudi kabilesinden gelmiştir. Söz konusu kabilede; Eski Ahid'de anlatılan birçok peygamberin yetiştirilmesi de bir başka ilginç ayrıntıdır...

14 Aralık 1503'de SaintRemy'de doğdu, 2 Temmuz 1566'da öldü. Ailesi Yahudi kökenli olmasına rağmen, o daha sonra din değiştirerek Katolik olmuştu. Genç Nostradamus klasik dil ve edebiyat öğrenimini tamamladıktan sonra Avignon'dan ayrıldı. Tıp okumak için 1522'de Montpellier'e gitti.

1525 yılında Montpellier Yüksek Okulu'na geçmiş, veba salgını çıkınca, hocaları ve öğrenciler kenti terk etmişti. Ancak o kentte kalarak veba salgım ile mücadele etmeyi seçmişti. Özel bir antibiyotik bularak kentte insanların birçoğunu kurtarmayı başardı. Bu, onu bir halk kahramanı yaptı.

1529 yılında doktorluk sınavlarını vererek diplomasını aldı. 1530 yılında profesör olduktan sonra görevinden ayrılarak Ager Şehri'ne gitti. Karısı ve çocukları çıkan bir salgında ölünce, muayenehanesini kapatıp 10 yıl boyunca Sicilya İtalya arasında dolaştı. Sonunda Salon'a yerleşti. 1544 yılında yine salgın hastalıklarla uğraştı.

1546-1548 yılları arasıda Aix Kenti doktoru olarak Veba'ya karşı başarılı bir mücadele verir. Salgının önlenmesinde büyük bir başarı kazanır. Sonunda ünü Paris Kralı'na kadar uzanır. 1556'da II. Henri, tıbbi danışmanlığından yararlanmak üzere onu Paris'e çağırdı. Gerçekte Kraliçe Calilerine de Medici oğullarının geleceklerini öğrenmek istiyordu.

Nostradamus geleceğe ilişkin birtakım vizyonlar görmeye başlamıştı. Ancak onun tarihe geçen ilk kehaneti Kraliçe Catherine'ye söyledikleridir. Kraliçe'ye şöyle demiştir: "Günü gelince üçü de aynı tahta oturacak..."

Kral II. Henri için de şunları söylemiştir: "Genç aslan çayırlar üstünde teke tek yaşlısını yenecek. Altından bir kafes içindeki gözünü delecek. Onun acılı bir can çekişmesi ile ölmesi için iki yara açacak..."

Kehaneti 1559 yılında gerçekleşti... Olay Margarete ile Savoye Dükası'nın düğününde meydana geldi: Düğün şerefine düzenlenen yarışmalarda Kral, genç Montgomery Dükü ile mızrak vuruşması yarışmasına katıldı ve korkunç bir kaza oldu. İngiliz'in mızrağı, Kral'ın altın miğferindeki tel örgü siperliği delerek gözüne saplandı!... II. Henri aldığı bu yara ile yaşamını yitirdi! Kehanet gerçekleşmişti!....

Nostradamus'un gerçekleşmeye başlayan kehanetleri birbirini takip etmeye başladı... Preslerin ölümleri, Fransa'da çıkan karışıklıklar, hep onun tarif ettiği şekilde meydana gelmeye başlamıştı.
Kehanetlerinin birbiri arkasına gerçekleşmeye başlaması bu konudaki ününü arttırdı. Gelecekle ilgili vizyonlar gören Nostradamus, bu bilgileri insanlara açık bir şekilde vermenin uygun olmadığını farketti ve belli bir süre sonra, gelecekle ilgili kehanetlerini, belli bir şifreli dil kullanarak üstü örtülü bir şekilde insanlara aktarmaya başladı. 1555'de, daha sonraları tüm dünyada geniş yankılara sebebiyet verecek olan kehanetlerini, dörtlükler halinde yazmaya başladı.

Bu kehanetleri ilk olarak "Lyon da Vrayes Centuries et Propheties" adı ile yayınlandı. Kitap yazarına çok büyük bir ün sağladı. Kitapda 1555'den 3797 yılına kadar geniş bir zaman dilimi içinde dünyada olacak önemli olaylarla ilgili Nostradamus'un kehanetleri bulunuyordu...

Nostradamus'un şifreli bir dil kullanmasından dolayı, kehanetler önceden pek anlaşılır özellikte değildi. Ancak kehanetteki söz konusu olaylar gerçekleşmeye başlayınca, kehanetin dili çözülebiliyordu. Zaten Nostradamus da kasıtlı olarak kehanetlerini bu şekilde şifrelendirmişti... Kısa bir süre sonra kehanetlerin gerçekleşmekte olduğu farkedildi.

Örneğin: Londra Yangını, Cromvel'in Kralı idam ettirmesi, Fransız Devrimi, 16. Louis'in ve Maria Antuanet'in idamları, Alman Fransız Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşları, Mitler, Musolini, Churcil gibi liderlerin yaptıkları işleri, çağımızdaki buluşları, füzeleri, uçakları, denizaltılar, Aya Yolculukları, Yahudilerin İsrail Devleti'ni kuracaklarını ve daha birçok siyasal olayları şifreli bir dil kullanarak yüzyılların ötesinden insanlığa bildirmiştir... 1555 yılında, 3797 yılına kadar olacak olaylardan bahsedebilmesi onun kehanet gücünün büyük bir göstergesidir.
 
Kilise tarafından suçlanmamak için meydana gelecek bazı olayları, tarih sırasını değiştirmek zorunda kalmıştır. Çünkü kiliseyi yakından ilgilendiren ve kilisenin işine gelmeyen bazı gelişmelerden de kehanetlerinde bahsediyordu... Bunların başında Papalığın yıkılacağından söz eden kehanetleri bulunmaktaydı. Nitekim ölümünden sonra kehanetlerini içeren kitap, kilise tarafından zaman zaman yasaklanmıştır.

Nostradamus, kehanetlerinin ancak günü gelince anlaşılacağını; yine bizzat kendi yazdığı bir mısrada söylüyordu: "Geleceğin neler getirdiğini keşfedip saklayarak, büyük hükümdarların yaşantılarında...

Merak hiç bir şey söylemeyen, bir işkence sehpası... Her şey uzun bir sıra halinde dizilmiştir... İnsan onu ancak günü gelince öğrenecektir..."

Bazı yazılarından anlaşıldığına göre, Nostradamus doktorluk yaparken, teşhis ve tedavilerinde bir çeşit sezgi veya iç ses diyebileceğimiz bir yeteneğinden yararlanmakta ve bu yeteneği, o devrin birçok ders kitabından daha fazla işine yaramaktaydı. Onun tıp konusundaki yeni buluşlarına devrin otoriteleri ilk başta şiddetle karşı çıkmışlarsa da, salgın hastalıkları bu sezgisel gücüyle bulduğu yeni ilaçlarla durdurma konusundaki başarısı karşısında, herkes susmak zorunda kalmıştır.

İçten Gelen Ses

Tarihin çeşitli dönemlerinde yaşamış ünlü düşünürlerin de hep ifade ettiği bu mesele burada da karşımıza çıkıyor... Tıpkı Sokrat'ın "Daimonion"u, Atatürk'ün ESP gücü gibi, bunlar içten gelen sestir... Peki nedir bu içten gelen ses? Veya sezgi?... Doğal bir yetenek mi? Tanrısal bir güç mü? İşte günümüzde Yurtdışı'nda bilimsel anlamda araştırma yapan Parapsikoloji buna bir cevap aramakta, buna çözüm getirmeye çalışmakladır.

Duyular Dışı Algılamaların özel metotlarla geliştirilebileceği artık günümüzde kesin olarak bilinmektedir. Nitekim, Nostradamus'un da bu gücünü ortaya çıkartabilmek için büyük bir çaba harcadığı bilinmektedir. Bu amaç uğruna çok çaba sarfetmiş hatta bazı majik yöntemlere dahi başvurduğunu yine bizzat kendisi yazılarında belirtmiştir.

Elisabeth Belecour, "Nostradamus Tarihi" adlı kitabında, onun kehanetlerinin kökenini gizemli Eski Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarının kültürlerine bağlar.

Kehanetleri sağlayıcı görüntüleri alabilmek için Nostradamus'un bir dizi majik deney ve uygulamalara girdiğini en açık bir şekilde oğlu Sezar'a bıraktığı yazılardan anlıyoruz. O devirde simyacıların kullandıklarına benzer bir takım deneylerden söz eder ve sonunda bu seanslar bittiğinde aşırı bedensel ve ruhsal yüklemelerle dolduğunu anlatmaktadır.

Nostradamus ayrıca, başka tür eski bilgilerden de yararlanmıştır. Bunların başında, kozmosdan gelen enerjilerin ve tesirlerin dünya üzerindeki etkilerini inceleyen, kadim astroloji bilimi gelir. Bir zamanlar büyük bir sır olarak saklanan bu bilgiler zamanla dejenere olmuş ve günümüzde aslı astarı olmayan fallara ve astroloji yorumlarına dönüşmüştür. Günümüzdeki dejenere olmuş halini bir kenara bırakırsak, Nostradamus'un bu surları bir yerlerden öğrenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Mevcut kanıtlar bunu gösteriyor. Nostradamus'un kullandığı astroloji, Judicelle Astrolojisi olup, bu yöntem Ortaçağın Hıristiyan Teologu Thomas Von Aguin (12251274) tarafından geliştirilerek yüzyıllarca resmi görüş olarak benimsenmiştir

Thomas görüşünü şöyle özetler: "İnsanın kaderiyle ilgili olan "Horoskop" caiz değildir. Günahtır. Çünkü özgür irade ile rastlantısal durumları bir birinden ayıramamaktadır. Astrolojik yöntemle (O devirde astronomi ve astroloji birlikte yürüyen bir bilimdi) büyük doğal felaketleri, savaşları, salgın hastalıkları, Ay ve Güneş tutulmaları önceden öğrenilebilir. Çünkü "Sebep-Sonuç ilişkisi "İlliyet Prensibi ile anlaşılabilir."

Konuyla ilgili olarak Nostradamus da oğlu Sezar'a yazdığı mektupta şöyle der: "Gökyüzü sonsuzdur. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin üzerine kanatlarım serer. Tanrı tarafından yönlendirilen yıldızların çizdiği yoldan en büyük olaylar okunur. Bu yoldan Tanrı'nın hükümlerini görür insanoğlu."

Kendi tanımına göre kehanet mekanizması üç temel ilkeye bağlı olarak işlemektedir:

1- Atalardan gelen doğal kalıtım yani yetenek...
2- Sonradan kazanılan transa girebilme yeteneği ve bu yeteneğin geliştirilmesi...
3- Astrolojik bilgi düzeyi...

İşte Nostradamus'a göre kehanet mekanizmasının temelinde bulunan üç temel prensip bunlardır. Nostradamus'un yetiştirilmesinde iki kültürün el yazması eserleri önemli rol oynamıştır. Birincisi Eski Mezopotamya Uygarlıkları ve Mısır Uygarlığı'ndan kalma el yazmaları; ikincisi ise İspanya'da büyük bir uygarlık kuran Endülüs Emeviler'in kütüphanelerinde bulunan kitaplar...

Ayrıca büyük din bilgini Muhiddin Arabi'nin eserleri de Nostradamus üzerinde çok etkili olmuştur. İşte Nostradamus'un elde ettiği başarının temel nedenlerinden biri, bu kültürlere ait eski kaynakları çok iyi etüd etmesidir.

Ayrıca Nostradamus'un temel konsantrasyon ve yoga egzersizlerinin yanısıra, belirli bir gıda rejimi de uyguladığı tahmin edilmektedir.

Söz konusu kültürlere ait eski kitaplardan yararlanan Nostradamus, hem pratik uygulamalarla kendisini geliştirmiş, hem de teorik düzeyde Astrolojik bilgileri öğrenmiştir. Astrolojik bilgi düzeyinin çok iyi olduğunu, kendi de yazılarında doğrulamıştır. Bu arada her yıl Astroloji Yıllığı da yayınlayan Nostradamus'un Güneş Sistemi'nde o yıllarda henüz daha bilinmeyen gezegenlerden söz etmesi de, son derece düşündürücüdür...

Nostradamus'un Astroloji'yi kehanetlerinin zamanlarını göstermek için kullanmış olduğunu ve çalışmalarını tek başına sürdürdüğünü biliyoruz. Çilehanesinde bedeniden olabildiğince kurtulup, ruhsal fenomenler yaşadığı, yine kendi anlatımlarında bildirilmiştir. Oğlu Sezar'a hitaben kaleme aldığı yazısının bir bölümünde şu satırlara rastlıyoruz: "Tanrısal vahyin yardımıyla sürekli uykusuz geçen gecelerde kehanetlerimi yazdım..."

Bu söz açıkça ruhsal bir irtibatının olduğunu ifade etmesi bakımından önemli bir kanıttır. Bu söz ayrıca, Anadolu'daki Tasavvuf Dergahları'nda yapılan çalışmaları da hatırlatmaktadır...
 
Dixon ve Kehanetleri

Ünlü Filozof Leibniz'e göre her fert, gelecekteki olayların varlığını, kendi mevcudiyetinin derinlerinde hisseder ve bilir. Bu görüşü, çağımız Parapsikologları temel olarak ele almışlardır. Yapılan bütün geleceği bilme çalışmalarında, gelecekten bilgi verebilenlerin bulunduğu görülmüşse de, bu bilgiler ışığında geleceği değiştirebilen hiç bir kimsenin çıkmadığı da ayrı bir gerçektir. Bir örnek verelim...

Amerikalı Kahine Jeane Dixon, Başkan J.F. Kennedy'nin ölümünü 1952 yılında girdiği bir trans sırasında açıklamıştır. Ancak isim vermemiş suikasta uğrayacak kişinin ayrıntılı bir tarifini yapmıştı... Gelecekteki suikastın kurbanı olacak adamın mavi gözleri ve kumral saçları vardı. Genç ve mevki sahibi bir adamdı. Demokrat Parti'den 1960 yılında seçilecekti ve devlet hizmeti sırasında feci bir şekilde öldürülecekti. Onun bu kehaneti, 13 Mayıs l956'da "Parade Dergisi"nde yayınlandı.

John Kennedy 1960 seçimlerini kazanınca bu kehanet yeniden gündeme geldi. Çünkü suikasta uğrayacağı söylenen kişinin tarifine, inanılmaz bir şekilde Kennedy'nin uyduğu farkedildi... Dixon durumun zaten farkındaydı... Kennedy'yi defalarca uyardı. Ancak ona inananların sayısı oldukça azdı. Ciddiye alınmadı... Dixon adeta geleceği değiştirmek için elinden gelen her türlü uyarıyı yapmaya çalıştı ama geleceği değiştirmek imkansızdı... Ve korkunç gün hızla yaklaşıyordu...

6 Nisan 1967'de W. Daily News Gazetesi'ne verdiği bilgide, Senatör Robert Kennedy'nin başına korkunç bir şey geleceğinden söz ediyordu. Bunun üzerine "bu bir kaza mı?" diye kendisine sordular. "Hayır daha beter bir şey olacak... Silahla vurulacak" dedi...

9 Nisan 1968 yılında bir akşam yemeğinde ise misafirlere: "Robert Kennedy, ateşli bir silahla vurulacak. Olay bir komplonun sonucu değil, kişisel bir eylem olarak, kısa boylu bir çocuk tarafından işlenecektir."

1963 sonbaharında Kennedy öldürüldüğünde haklı çıktığı görüldü ama artık iş işten geçmişti... Dixon'un gerçekleşen başka kehanetleri de vardır. Örneğin Zenciler'in lideri Martin Luther King'in öldürüleceğini, 1967 yılında bir uzay kapsülünün yanacağını ve içindeki Astronotlar'ın öleceğini de çok önceden haber vermişti...

1969 yılında New York'da yayınlanan "Hayatım ve Kehanetlerim" adlı kitabında, gelecekteki olaylarla ilgili önemli kehanetlerini kaleme almış ve kamuoyuna duyurmuştu...
 
Messing ve Kehanetleri

Wolf Messing, 10 Eylül 1899'da Varşova yakınlarındaki bir köyde doğdu. Esasında bir Polonyalıydı ve Yahudi Köyü'nde oturuyorlardı. Ailesi dindardı. 6 yaşında iken kutsal Talmud'u ezbere biliyordu. Komşu köyün din okuluna gitmeye başladı. 11 yaşına gelince dünyayı gezip görmek hevesiyle trene bindi. Zihinsel yeteneğini ilk olarak bu trende kullandı:

Biletleri kontrol eden memura bir kağıt parçası uzattı. Konsantrasyonu sayesinde bu kağıt parçasının, memur tarafından bir bilet olarak algılanmışını sağladı. Memur kağıt parçasını aldı çevirdi ve tekrar ona uzattı. Konsantrasyonu başarıya ulaşmış ve memur kağıt parçasını bilet olarak algılamıştı. Bu onun ilk parapsişik deneyiydi...

Berlin'e gitti ve orada bakkal çıraklığına başladı. Bir gün müşterilerinden birine mal götürürken yolda bayıldı. Hastahaneye kaldırıldı. Nabzı çok yavaş atıyordu. Dr. Abel bunu farketmeseydi, öldü diye mezara gömülebilirdi. Onu kurtaran Dr. Abel daha sonra kendisiyle yakından ilgilenerek, parapsişik yeteneklerinin daha gelişmesi için çalıştı. Onu tiyatroda bir işe başlattı. Orada kendi parapsişik yetenekleriyle ilgili çeşitli gösteriler yapıyordu.

Daha sonraları gittikçe tanınmaya başlayan Messing, devrin ünlü bilimadamlarıyla da tanışma fırsatı buldu. Einstein, Freud ve diğer tanınmış bilimadamlarıyla önemli deneyler gerçekleştirdi. Avrupa'yı, Uzakdoğu'yu gezen Messing 1927'de Hindistan'da Gandi ile tanıştı. Gandi ile telepati deneyleri gerçekleştirdi. Messing'in inanılmaz bir telepati yeteneği vardı. Bunun yanısıra kehanetleriyle de dikkatleri üzerinde toplamıştı...

1940 yılında Rus Alman ilişkilerinin son derece olumlu olduğu günlerde: "Bir gün gelecek Sovyet tankları Berlin sokaklarını çiğneyecektir..." diyerek gelecekteki günleri çok önceden insanlara bildirmiştir.

1943 yılında yine bir başka kehanetinde: "Battık, Beyaz Rusya, Ukrayna ve Kırım; Naziler tarafından işgal edilecektir" diyordu...

II. Dünya Savaşı'nın sonunu kimsenin tahmin edemediği günlerde; 1945 Mayısı'nda savaşın biteceğini kesin olarak ileri sürüyordu...

1937 yılında yaptığı bir gösteride: "Hitler Doğuya saldırırsa ölür" demiş ve bu sözünden sonra Hitler tarafından istenmeyen adam ilan edilerek, başına 200.000 Mark mükafat konulmuştu. Geleceği bilmenin tabiat üstü bir olay olmadığını söyleyerek, gelecekte bu meseleye bilimsel açıklamaların getirileceğinin ilk sinyallerini de vermiştir...

Gelecek denilen şey geçmiş ile şimdinin devamıdır. Bunların arasında düzenli bağlantılar bulunmaktadır. Ancak Messing'in dediği gibi, bu bağlantıların işleyiş şekli günümüzde de henüz açıklanamamıştır.
 
Kehanet ve 32 Yöntem

Kehanette bulunma, fal bakma gibi uğraşlar insanların her zaman merakını uyandırmış ve kendine cezbetmiştir. Üzerinde yaşadığımız, Dünya adı verilen bu gezegenin yasaları icabı sadece önümüzdekini görebilmekte, ama onun gerisinde ve ilerisinde olanları fark etmekte acz içinde kalmaktayız. Yani dünya şartları gereği, zaman ve mekân içinde genişleme yeteneğimizi yitirmiş olduğumuzdan ötürü sınırlı bir algılama imkânına sahibiz. Gerçi hassas, medyomsal yetenekleri gelişmiş psişik insanlar her zaman yaşamışlar ve halen de yaşamaktadırlar, ama bütün insanlığa oranla, sayıları yok denecek kadar azdır.

İşte, bu zaman ve mekânın ötesine taşma, geçmişte olduğu kadar gelecekte olacakları da öğrenme arzusu, insanda daima yaşamıştır. Tabiî bu, daha ziyade gelecekte olacakları öğrenmek yönündedir. Çünkü bunun altında ne de olsa bir bencillik yatmaktadır, "Acaba iyi olacak mıyım?" endişesi bulunmaktadır. Günümüzde de pek çok insan, dünyevî hayatının tıkırında gidip gitmeyeceğim anlayabilmek, kendisini rahatlatacak birkaç söz duyabilmek amacıyla falcılara gidip durmaktadır. Ama bu, hep olagelmiş bir durumdur.

Kökeni çok eski cağlara dek uzanır ve pek tabiî ki hangi seviyede olduğunu da, bunu uygulayanların amaçları belirler. Sadece bedenin ihtiyaçlarına (her türlü arzu ve tutkular) yönelik bir kehanet yöntemiyle, yalnızca diğerkâmca duygu ve düşüncelerle ve en ufak bir benlik kaygısı taşımaksızın uygulanan bir yöntem arasındaki derin uçurumu görmemek imkânsızdır. Ama herhalde, daha ziyade ve hatta hemen hemen daima birincisi uygulanagelmiştir.

Eski çağlarda bakılan fallarda, zaman zaman, tüm bir ulusun geleceğini öğrenme endişesi de bulunurdu. O zamanlarda kâhinlerin, falcıların sayısı hayli boldu. Yüksek sınıfa mensup olanlar ve ülkeyi yönetenlerin de özel falcıları, kâhinleri bulunurdu. Görücülerin ve kâhinlerin yanı sıra aşağı seviyeden kâhinler de vardı ve bunlar, halkın önem verdiği her türden işareti yorumlamak gibi bir mesleğe sahiptiler âdeta. Bunların pek çeşitli, garip yöntemleri vardı ve bu tip aşağı seviyeden kehanet yöntemlerinde göksel bir ilhamın payı yoktu.

Eski Yunan'ın piti'lerinde olduğu gibi, bir medyomluk söz konusu değildi. Biraz sezgi, biraz da belirtilerin geleneksel anlamlarının bilinişi, kehanette bulunmak için yeterli oluyordu. Tabiî bu işin de uzmanları vardı. Şimdi, bu eski devirlerden beri uygulanmış yöntemlerin neler olduğunu göreceğiz. İsimlerinin tam Türkçe karşılıkları olmadığı için, bunları Fransızca isimleri (Lâtin kökenli) ile vereceğiz.

Kehanet Yöntemleri

1-) Aruspisler (Aruspice ya da Haruspice), Etrüsk kökenli Romalı kâhinlerdi. Bunlar, kurban edilen hayvanların (genellikle boynuzlu) bağırsaklarını inceleyerek kehanette bulunurlardı. Bu işi daha sonra yıldırımı yorumlayarak devam ettirmişlerdir.

Aruspisler hayvanın kurban öncesi hâlini, can çekişmesini, daha sonra iç organlarını (bağırsakları, kalp ve karaciğeri) incelerler, sonra yakılışı esnasında çıkan alevlere bakarlar, ayrıca kurban töreni esnasında kullanılan suyu, tütsüyü, şarabı ve unu da tetkik eder ve kehanette bulunurlardı. Vardıkları hükümler, özellikle görünmez olaylar, kamuoyu ve Roma'nın kaderi hakkında olmaktaydı. Aralarına şarlatanların karışmasını engellemek için, imparator bunları yaklaşık altmış kişilik hür bir akademi hâlinde toparlamıştı.

2-) Yanmakta olan ateşe bakarak kehanette bulunmaya Piromansi (Mansi=Manteia (Yun.), kehanet tekniği anlamındadır), bundan çıkan dumanlara göre kehanette bulunmaya da Kapnomansi denir. Bunlar da o dönemin en yaygın teknikleriydi. Şayet ateş zor yakılırsa, alev göğe doğru dikey olarak yükselmezse ve çok parçalı olursa, çıtırtılar şiddetli olursa, ayrıca yağmur, rüzgâr ya da başka herhangi bir etkenden dolayı sönerse, tüm bunlar felâket haberi olarak yorumlanırdı. Tersine, şayet alevler yakılan kurbanın cesedine iyice nüfuz ediyorsa, alev düz ve temiz şekilde yükseliyorsa, duman çıkarmıyorsa, bu, kurbanın tanrılarca kabul edildiği anlamında yorumlanırdı.

Dumanın yoğunluğu, rengi, kalınlığı ve yönü de önemli işaretlerden sayılırdı. Tütsüden çıkan dumandan anlam çıkarmaya Lebanomansi denirdi.

3-) Yere dökülen unun aldığı şekillere bakarak da kehanette bulunurlardı. Buna da Kritomansi denir.

4-) Roma'da bazı kutsal sayılan kuşların uçuşunu, ötüşünü ve yem yiyişini yorumlayan kişilere Öğür (Augure) denir. Bunlar ikinci sınıfa ait işaretlerden sayılırdı ve Yunan'da İonistik, Lâtinlerde ise Ospis (Auspice) adını alırdı. Atinalılarda puhu kuşu, şehri himaye ettiğine inanılan Minerva'ya adanmıştı ve bu kuşun anîden görünmesi çok mutlu bir haber olarak yorumlanırdı.

Eski Roma'da Ögürler, önemli kişiler olarak kabul edilirlerdi. Çiçero'nun da bir Öğür olduğu söylenir. Ogürler'in sanatı başlıca üç kaynağa bağlıydı: İnisiye oldukları formül ve gelenekler, Ögür kitapları ve Öğürlerin yorumları.
.
Ospis, kutsal sayılan bazı kuşlar tarafından yapılan bir işaret anlamına geliyordu. Ama daha sonra bu, tüm doğaüstü işaretlere verilen bir isim oldu. Kuşların ötüşü ile uçuşları ya da diğer hareketleri ayrı ayrı ele alınır ve yorumlanırdı. Aruspislerin kehanetlerinde olduğu gibi, bunlarda da herkesin yorumlayabileceği başlıca işaretler vardı. Diğerlerini yorumlayabilmek içinse, bu sanatı iyice tanımak gerekiyordu. Eski Roma'da baykuş ve kırlangıç gibi kuşlar uğursuz sayılırdı. Bunun yanında kartal, balıkçıl kuşu ve kuzgun ise, mutluluk habercisi olarak kabul edilirdi.

Öğür, genellikle gün doğmadan önce dışarı çıkar, başı örtülü olarak gider ve ağaçsız bir yerde dururdu. Burada bazı kutsal sözler söyledikten sonra elindeki değneği yukarı kaldırır ve göğün kısımlarını belirlerdi; ayrıca arazinin, içinde kehanetin gerçekleştirilebileceği sınırları da saptardı.

En ufak bir rüzgâr dahi çıksa Ospisler (işaretler) alınamazdı. Plutark'ın aktardığına göre, Öğürler bu yüzden her tarafı açık bir fener taşırlardı. En hafif bir rüzgâr dahi bunları söndürür, onlar da böylece boş yere uğraşmayı bırakırlardı.

Askerî seferlerde ise böyle hassas çalışmalar yapılamadığından, daha değişik bir Ospis türüne başvurulurdu: Bir kafese konmuş olan kuşların, genellikle de piliçlerin nasıl yem yediklerine bakarak kehanette bulunulurdu.

Bundan başka, bir yolcunun yolu üstünde beliren bazı kuşların, o kişinin sağında ya da solunda oluşlarına göre değişik anlamlan vardı.

5-) Ospislerin yanı sıra, bazı doğa olaylarından da bilgiler alınırdı. Yıldırım düşmesi, şimşekler, Ay ve Güneş tutulmaları, kan yağmurları, yer sarsıntıları, doğal olarak kötülük işareti diye kabul edilirdi. Bu vakalardan biri şayet bir toplantı esnasında meydana gelmişse, o topluluk başka bir tarihte biraraya gelmek üzere derhal dağılırdı.

6-) İnsanlar, özel hayatlarında da pek çok işareti kehanet vesilesi sayarlardı. Örneğin aksırmak, gözlerin seğirmesi, kulak çınlaması vs. gibi şeyleri, herkes kendi şahsî fikirleri ışığında yorumlardı.
 
7-) Bir lâmbanın (Lampadomansi) ya da bir meşalenin alevine (Linkomansi) bakarak da kehanette bulunulurdu. Şayet alev iki kısma ayrılıyorsa işaret olumsuz, tek uçta birleşiyorsa olumlu, üç dille çıkıyorsa çok iyi olarak yorumlanırdı.

:cool: Toprak yüzeyindeki çatlaklara, pürtüklü kısımlara bakarak ya da toprağa taşlar atıp bunların aldıkları şekli yorumlayarak yapılan kehanete de Jeomansi denir. Bu, Araplarda çok yaygındı.

9-) Yağmur suyu ya da bir çeşmeden akan su da kehanette bulunmak için bir vesile oluştururdu. Bazen su dolu bir kabın içine, falı bakılan kişinin parmağına bağlı bir ipin ucundaki yüzük sallandırılırdı. Yüzük hareketsiz kalırsa başarısızlık, şayet kabın iç yüzeylerine çarparsa basan olarak yorumlanırdı.

10-) Gastromansi şöyle uygulanırdı: Etrafı meşalelerle çevrili bir kabın içine saf su konurdu. Sorulan sorunun cevabının, suyun içinde meşalelerin meydana getirdiği ışık hareketlerine bakarak alındığı ve bunu da, sadece ergenlik çağındaki bir gencin ya da hamile bir kadının görebileceği söylenirdi.

11-) Aeromansi'de ise, rüzgârın su yüzeyinde oluşturduğu şekillere başvurulurdu. Kâhin yüksek bir yere ya da düz bir ovaya giderdi. Başı örtülü olurdu ve burada hava ilâhlarını davet ederdi. Ardından su ile dolu bakırdan havuzun yanı başına gelir ve buna, başvuran kişinin sorusunu aktarır ve su yüzeyinde oluşan izlere bakarak kehaneti gerçekleştirirdi. Su yüzeyi dümdüz kalırsa bu, beklenen şeyin gerçekleşmeyeceği anlamındaydı. Şayet su hafif bir rüzgâr etkisiyle titreşirse bu, özellikle denizciler için mutlu bir haberdi.

12-) Alektriomansi ya da horoz vasıtasıyla kehanet ise şöyle gerçekleşirdi: Bir çember ya da bir kare üzerine alfabenin harfleri çizilirdi ve her biri üzerine bir buğday tanesi konurdu. Horozu bu figürün ortasına koyup taneleri nasıl yediğine bakarlardı. Buğday tanelerinin altındaki harfleri sırasıyla not ederler ve ortaya çıkan kelimelere göre tahminde bulunurlardı.

13-) Roma'da fareleri kafeslere kaparlar ve çıkardıkları seslere, yaptıkları hareketlere bakarak kehanette bulunurlardı. Buna Miyomansi denir.

14-) Ofiomansi ya da yılanlar vasıtasıyla kehanet, Eski Mısır'da ve Doğu'da hayli yaygındı. Bu hayvanlardan elde edilen alâmetler öyle saygı görürdü ki, sırf bu iş için yılan bile yetiştirirlerdi. Bu işe çok inanan bazı toplumlarda, yeni doğan bir çocuğun meşru olup olmadığını anlamak için, onu Ofiomansi yapanlara götürürlerdi. Şayet yılanlar çocuğa dokunmazsa, anasının masum, çocuğun da meşru olduğu hükmüne varılmaktaydı.

15-) Botanomansi uygulamasında ise, danışan kişi adını ve sorularını bitkinin yapraklarına yazar ve bunlar rüzgâra bırakılırdı. Bir süre sonra rüzgârın çok dağıtmadığı yapraklar toplanır ve biraraya getirilerek, üstlerinde yazılı harflerle cümleler oluşturulur ve cevap alınmaya çalışılırdı. Bu iş için daha çok mine, incir, demirhindi ve funda yapraklarına rağbet edilirdi.

16-) Diğer garip bir fal şekli de Filloromansi'dir. Kişi, kıvrılmış bir gül yaprağı ile alnına vurur ve çıkan sese bakarak sonuç çıkarmaya çalışırdı.

17-) Sykomansi'de ise, rüzgârdan sallanan incir yapraklarının titreşmeleri yorumlanırdı. Bazen de kişi, incirin yaprakları üstüne adını ve sorularını yazardı. Şayet yapraklar yavaş yavaş solarsa bu, mutlu bir haber olarak kabul edilirdi.

1:cool: Dafnomansi: Şayet bir defne dalı ateşe atıldığında çıtırtılar çıkararak yanarsa bu, olumlu bir haber, tersi durumda ise, kötü haber olarak yorumlanırdı.

19-) Molibdomansi: Düz ve yaş bir masa üstüne eritilmiş kurşun akıtılırdı. Katılaşan kurşun sonsuz sayıda küçük işaretler oluştururdu ve bunlar tefsir edilirdi.

20-) Seromansi de tıpkı Molibdomansi gibi uygulanırdı. Bunun farkı, kurşun yerine balmumu kullanılmasıydı.

21-) Belomansi ya da oklarla kehanet daha çok Araplarda, Doğulularda, Slav ve Cermen uluslarında kullanılırdı ve bunu çeşitli şekillerde uygularlardı.

Eğer bir sefere çıkılacaksa, belli sayıda ok alınır, her birinin üstüne bir şehrin ismi yazılır ve bunlar, gelişigüzel şekilde ok sadağına konurdu. Bir çocuk kura çeker gibi bunları çeker ve böylece saldırılacak yerlerin adı ve taarruz sırası anlaşılmış olurdu.

Bazen üç ok alınır ve bunlardan birincisi üzerine "Tanrı bunu emrediyor." ikincisi üstüne 'Tanrı onu koruyor." yazılırdı. Üçüncüye hiçbir şey yazılmazdı ve tümü sadağın içine konurdu. Sonra bir tanesi çekilirdi; şayet bu birinci ok ise, yapılacak iş zaten emredilmiş kabul edilirdi. İkincisi ise, bu işten vazgeçilirdi. Şayet çekilen ok üçüncüsü ise, bu iş daha uygun bir zamana ertelenirdi.

22-) Balta ile kehanet, daha çok, saklı bir şeyi, bir hazineyi ya da bir hırsızlığın failini bulmak için yapılırdı. Buna Aksinomansi denir. Balta, yuvarlak bir kazığın üstüne, sapı yukarı gelecek biçimde dengeli şekilde konurdu; sonra bazı formüller söylenir ve ardından şüphelenilen kişilerin adı söylenerek kazığın etrafında dönülürdü. Eğer birinin ismi söylendiği esnada balta düşerse, bu, suçlunun saptandığını ifade ederdi. Bu kehanet biçimi, Rusya'da uzun zamanlar hazineleri bulmak için kullanılmıştır.

23-) Daktiliomansi'de ise, üstünde alfabenin 24 harfinin yazılı olduğu bir masanın üzerinde bir ipe asılı vaziyetteki yüzüğü sıçratırlar ve bunun üstüne düştüğü harfleri bir araya getirerek cevabı saptarlardı.

24-) Kosinomansi tekniği de, daha çok Eski Yunanlılar tarafından, hırsız ve katilleri bulmak için kullanılırdı. Bir elek alınır ve bunu, başvuran kişinin başı üzerinde iki parmakla, en ufak bir kafa hareketinin bile sallayabileceği bir şekilde hafifçe tutarlardı ve suçu işlemiş olabilecek tüm şahısların adı söylenirdi. Elek hareket ettiği sırada kimin adı söylenmişse, onun aranılan kişi olduğuna kanaat getirilirdi. Ayrıca, eleği bir ipin ucuna asarlar ya da bir çivi üzerine tuttururlardı; bu âdete İngiltere'de de rastlanırdı. Orada buna "elek çevirme" denmektedir.

25-) Alfitomansi'de ise, bir suçu işlediğinden şüphelenilen kişiye, arpa unundan yapılmış pasta yedirilirdi. Şayet kolayca yutmuşsa masumdu, ama zorlanmışsa suçlu olduğu düşünülürdü.

26-) Tuz ile yapılan kehanetler de pek yaygındı. Romalılarda, şayet sofraya tuzluk koymak unutulmuşsa, bu, ev sahibi ve davetliler için felâket haberi olarak yorumlanırdı.

27-) Tefromansi yönteminde, herhangi bir şeyin üstüne küllerle yazı yazılırdı. Sonra bu, rüzgâra tutulur ve rüzgârın silemediği harflerden kehanette bulunulurdu.

2:cool: Jiromansi yönteminde, yere, yaklaşık bir buçuk metre çapında bir daire ve bunun çevresine de alfabenin harfleri rastgele şekilde çizilirdi. Ardından, kişi dairenin ortasına geçer ve yorgunluktan düşünceye kadar kendi etrafında dönerdi. Bunun üzerine kâhin yaklaşır ve üstüne düşülmüş olan harfleri inceler, bundan, elde edilmek istenen bilgiyi verirdi.

29-) Kübomansi ve Astragalomansi, çok benzer teknikler idiler. Zarların ya da minik kemiklerin üzerine alfabenin harfleri yazılırdı. Sonra bunlar rastgele atılır ve ortaya çıkan harflerle, sorulan sorunun cevabı alınmaya çalışılırdı.

30-) Onomamansi ya da özel isimlere bakarak kehanet, eskilerce çok kullanılırdı. Her harfe sayısal bir değer verilir ve isimdeki sayının toplamından ya da ismin kökenine bakarak anlam çıkarılırdı. Buna benzer diğer bir teknik de Anagrammatik diye adlandırılandır. Bunda, kişinin adını meydana getiren harflerle yeni kelimeler oluşturulur, bu kelimeler de kehanette bulunma vasıtası olarak kullanılırdı.

31-) Rabdomansi, majik değneklerle kehanette bulunmaktır. Kökeni çok eski zamanlara dek uzanır. Değnek, daha ziyade kabalistik işaretler çizmek için kullanılırdı. Ayrıca, bir kabın içine atılan değneklerin aldığı şekle bakarak kehanette bulunulurdu. Rabdomansi'nin sarkaç tekniğinin (radyestezi) atası olduğu söylenir. Değnek, 15. yüzyıldan itibaren, maden damarlarını ve kaynakları bulmada kullanılır olmuştur. İş, hırsızları ve katilleri bulmaya dek varmıştır.

32-) Nekromansi ise, öteâlemdeki ruhsal varlıklara danışma vasıtasıyla kehanet anlamına gelmektedir. Çok eski çağlara uzanır. Günümüz spiritizm tecrübelerini andırır. Maji unsuru diğer kehanet yöntemlerinden çok daha yoğun olduğu için zor bir yöntemdir. Eski Mısır'da çok uygulanan bir usuldü.

Daha pek çok yöntemi saymak mümkündür. Hatta bunlardan pek çoğu günümüzde de uygulanıyor olabilir, ama asıl olan, bu işin hangi maksatla yapıldığıdır.
 
'' Yapılan bütün geleceği bilme çalışmalarında, gelecekten bilgi verebilenlerin bulunduğu görülmüşse de, bu bilgiler ışığında geleceği değiştirebilen hiç bir kimsenin çıkmadığı da ayrı bir gerçektir. Bir örnek verelim...

Amerikalı Kahine Jeane Dixon, Başkan J.F. Kennedy'nin ölümünü 1952 yılında girdiği bir trans sırasında açıklamıştır. Ancak isim vermemiş suikasta uğrayacak kişinin ayrıntılı bir tarifini yapmıştı... Gelecekteki suikastın kurbanı olacak adamın mavi gözleri ve kumral saçları vardı. Genç ve mevki sahibi bir adamdı. Demokrat Parti'den 1960 yılında seçilecekti ve devlet hizmeti sırasında feci bir şekilde öldürülecekti. Onun bu kehaneti, 13 Mayıs l956'da "Parade Dergisi"nde yayınlandı.

John Kennedy 1960 seçimlerini kazanınca bu kehanet yeniden gündeme geldi. Çünkü suikasta uğrayacağı söylenen kişinin tarifine, inanılmaz bir şekilde Kennedy'nin uyduğu farkedildi... Dixon durumun zaten farkındaydı... Kennedy'yi defalarca uyardı. Ancak ona inananların sayısı oldukça azdı. Ciddiye alınmadı... Dixon adeta geleceği değiştirmek için elinden gelen her türlü uyarıyı yapmaya çalıştı ama geleceği değiştirmek imkansızdı... Ve korkunç gün hızla yaklaşıyordu...

6 Nisan 1967'de W. Daily News Gazetesi'ne verdiği bilgide, Senatör Robert Kennedy'nin başına korkunç bir şey geleceğinden söz ediyordu. Bunun üzerine "bu bir kaza mı?" diye kendisine sordular. "Hayır daha beter bir şey olacak... Silahla vurulacak" dedi...

9 Nisan 1968 yılında bir akşam yemeğinde ise misafirlere: "Robert Kennedy, ateşli bir silahla vurulacak. Olay bir komplonun sonucu değil, kişisel bir eylem olarak, kısa boylu bir çocuk tarafından işlenecektir."

1963 sonbaharında Kennedy öldürüldüğünde haklı çıktığı görüldü ama artık iş işten geçmişti... ''



bu beni düşünmeye sevk etti.. önceden hangi tarihte ve nasıl öldürüleceğini söylüyor.. bunun için konuya mevzu kişi önlem almaya çalışıyor ama olay anlatıldığı gibi gerçekleşiyor ve ölüyor..:uhm: kaderCADIARZU kişinin kendi kaderini kandi yapması:1no2: başkaca şeyler vsvsvs sonuç CADIARZU CADIARZU CADIARZU

güzel bir paylaşımdı emeğin ve paylaşımın için teşekkür şeker..yerimseniben
 
X