İlber Ortaylı yazdı: Harem eğitim yuvası ve okul muydu?

ema1

Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdlr
Pro Üye
10 Ağustos 2009
26.013
18.151
m.f5haber.com/medyaradar/ilber-ortayli-yazdi-harem-egitim-yuvasi-ve-okul-haberi-5750489/
İlber Ortaylı yazdı: Harem eğitim
yuvası ve okul muydu?
"Harem, ahmak bir insanın
yaşayabileceği ve yükseleceği yer
değildi"
MEDYARADAR - 20 Mart 2016
Pazar, 15:32
Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
eşi Emine Erdoğan'ın Osmanlı
İmparatorluğu'ndaki Harem'in bir
"eğitim yuvası" olduğunu
söylemesi üzerine başlayan
tartışmayı irdeledi. "Çok kişinin
sandığının aksine, Harem,
Osmanlı'ya has bir kurum değildir.
Üniversaldir" diyen Ortaylı, "Saray
adabına dikkat edilmesi gerekir,
okuma-yazma, yeterince dini bilgi,
dikiş-nakış, sofra hizmeti, musiki ve
raks öğretilirdi. İçlerinde hattat
olanlar hatta Hürrem Sultan gibi
şaire olanlar da vardı. Zeki kız
çocuklarıydı. Harem, ahmak bir
insanın yaşayabileceği ve
yükseleceği yer değildi" ifadesini
kullandı
Ortaylı'nın Hürriyet'te "Harem bir
okul muydu?" başlığıyla
yayımlanan yazısından bazı
bölümler şöyle:
Harem'de kurulan sistemin başka
hiçbir yerde, hiçbir zaman yaşaması
ya da model olması mümkün
değildir. Saltanat yaşasa bile eriyip
gideceğine şüphe yoktu.
Arapça ‘haram' yasak kelimesinden
gelir. Hiç şüphesiz eşlerin, aile
üyelerinin girebileceği bölüm sırf
sarayda değil, normal bir evde bile
‘Harem' diye bilinir. Erkeklerin
oturduğu, gelen misafirleri
karşıladığı bölüm ‘selamlık'tır.
Topkapı Sarayı'nın Harem bölümü
şaşılacak bir gerçek ama 16'ncı
asrın eseridir. Saray'ın en çok
duyulan, konuşulan, bir yandan da
en çok ama en yanlış bilinen yeridir.
Çok kişinin sandığının aksine,
Harem, Osmanlı'ya has bir kurum
değildir. Üniversaldir.
Mimar Sinan yaptı
Hürrem Sultan o vakte kadar bütün
hanedanın kadın mensupları,
cariyelerle birlikte bugünkü
İstanbul Üniversitesi'nin olduğu
eski Saray'da oturduğundan bu
uzaklıktan rahatsız olmuş ve
Muhteşem Süleyman'ı "Birlikte
olalım, saraya taşınalım" diye ikna
etmiştir. Padişahların bütün gün
oturdukları, çoğu zaman geceyi de
geçirdikleri Topkapı Sarayı'nın
Harem bölümünü de Kanuni Sultan
Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan
yapmıştır. Topkapı'daki büyük
mimarın tek eseri de budur. Şurası
bir gerçek ki; sarayın simetrik
planını bozan ve her şeye rağmen
dar bir yapıdır. ‘Valide Sultan
Dairesi', Harem'in reisi olan padişah
annesinin bölümüdür ve fazla geniş
değildir. ‘İkbal' yani gözde ve
hasekilerin oturduğu bölüm ise
küçük odalardan oluşurdu. Saraylı
kızlar, ‘kırk merdiven' denen alt
bölümde yatar kalkarlardı.
"Yemek pişirilmezdi"
Harem'de yemek pişirilmez,
mutfaklardan gelen yemekler
Harem'in girişinde bir taşset
üzerine bırakılır, dağıtılan yemek
yendikten sonra kaplar
temizlenerek gönderilirdi. Saray'ın
kuşhane kapısı denen Dîvân-ı
Hümâyun'un hemen arkasındaki
girişte "Nice hayırlı kapılar açan
Allah'ım; bize de hayırlı kapılar aç"
mealinde bir ibare vardır.
Muhteşem çinilerle kaplı bu
duvarlarda, Osmanlı hat sanatının
en iyi örnekleri de yer alır. Gerçek
şu: Harem'de okuma-yazma oranı
çok yüksektir. Hatta birçok cariye
hizmetinde oldukları pek kabiliyetli
olmayan bazı şehzadelerden daha
iyi okuma-yazma bilirdi. Girişte
‘Haremağaları' yer alır. Darüssaade
Ağası'nın dairesi ise daha
yukarıdadır; orada bir kitabet ve
muhasebe dairesi de vardır, çünkü
Darüssaade Ağası sadece Harem'in
asayişinden sorumlu hizmetleri
yerine getirenlerin reisi olmayıp,
aynı zamanda Padişah ve Valide
Sultan adına Haremeyn vakıflarını
(Mekke-Medine'deki vakıflar) da
yönetirdi.
"Başka yerlere benzemez"
Osmanlı'da ırsi aristokrasi yoktu.
Olanlar çok erkenden kazındı,
bitirildi. Bu kızlar kendileri gibi
devşirme olarak dört bir yandan
gelen Enderunlulara ve
imparatorluk görevlilerine eş
olacaktı. Yetişmeleri bunun içindi.
Herkesin padişahla beraber olması
zaten mümkün değildi.
Devletten ve hükümdardan başka
birisini tanımayanların yalnızlığı ve
sadakati sistemin esas unsurudur.
Bu sistemin başka hiçbir yerde,
hiçbir zaman yaşaması ya da model
olması mümkün değildir. Eğer
saltanat yaşasa bile eriyip
gideceğine şüphe yoktu. Nitekim
Tanzimat'tan sonra ve bilhassa II.
Meşrutiyet'te harem ağalarının
rütbe ve yetkileri düşürülmüş,
sayıları hayli azalmıştır.
Şurası biliniyor; harem kadınları
içinde herkes padişahın gözdesi ve
hasekisi olmadığı gibi çırak
çıkarılarak yani evlendirilerek de
gitmemiştir. Bazıları istekleriyle
orada kalmıştır. Bunlar valide
sultanın hazinedar ustası başta
olmak üzere, Harem'deki memur
kadınlardır. Bazılarının
Cumhuriyet'ten sonra Topkapı
Sarayı'nda memur olarak kaldığı
bile malum ve onlar iyi memurlardı.
Harem basit insanların fantezisini
süsleyecek
 
Saray entrikaları her yerde aynıdır ve çok kişinin canını almıştır .
Ahmak bir insanın haremde kalabilmesi mümkün değildir İlber Hoca'nın dediği gibi.

Ömer Hayyam kendisi gibi şair olan ikinci karısı Cihan'ı da çok uyarmıştı ama o kocasını dinlemedi ve sarayda olmayı tercih etti ve bir entrikaya kurban gitti.
Böyle çok örnek var.
 
X