Hofburg Sarayı & Viyana'da Yılbaşı

Gulpare

Kullanıcı üyeliğini pasifleştirmiştir.
Üyelik İptali
Kayıtlı Üye
17 Ekim 2007
791
9
Yılbaşı gecesini nasıl geçireceğimizin meraklı bekleyişi ile birlikte bugün programımızda Hofburg Sarayı'nı görmek var. Hofburg Sarayı yapı olarak, sonradan da eklenen binalar ile, pek çok kısımdan meydana gelen bir kompleks aslında. ıspanyol Binicilik Okulu (Spanish Riding School), Franz Joseph ve ımparatoriçe Elizabeth, nam-ı diğer Sisi'nin dairelerini oluşturan Kraliyet Daireleri (Imperial Apartments-Kaiserappartements), Avusturya ve Kutsal Roma ımparatorluklarına ait mücevherlerin ve kutsal mücevherlerin sergilendiği Hazine, Kraliyet gümüş, porselenlerinin sergilendiği Silver Collection, Neue Burg içerisinde Efes Müzesi, Müzik Enstrümanları, Habsburg Hanedan silah ve zırhlarının sergilendiği müzeden oluşan bir kompleks.
Hemen Hofburg Kompleksi'nin önünde Michaelerplatz denilen yerde küçük bir kazı yapılmış ve Roma dönemine ait basamaklar yüksek duvarlar gün ışığına çıkartılmış, bir küçücük açıkhava müzesi olmuş.
neueburg.jpg

Neuburg Binası
michaelertor.jpg
Michaelertor; Hofburg Sarayı'nın Michaelerplatz 'daki ihtişamlı giriş kapısı.

Hofburg'un etrafı tahmin edilebileceği gibi saraya yakınlığı olan aristokratların da kaldıkları saraylar ile çevrili. Hatta en yakınlarından birinde (Joseph platz'da Palffy Palace'da) Mozart Figaro'nun Düğünü'nü sunmuş.
Bu dar vakitte her yeri göremeyeceğimizi çok iyi bildiğimizden seçiçi davranmak durumunda kaldık. Öncelikle Neue Burg içerisinde Efes kalıntılarını görmek istedik. Müze aslen Kunsthistorisches Museum'a bağlı ancak Hofburg Sarayı yerleşkesinde. Sayıları az da olsa Efes'ten getirilmiş arkeolojik buluntular, frizler, heykeller sergileniyor.
Bu kısmı gezmek tahminimizden daha kısa sürede bitince müzenin geri kalan kısımlarını da gezmek istedik. Bunların başında tabii ki Hanedan Silah ve Zırhları geliyordu. Bu kısım da Kunsthistorisches Museum'a bağlı, oldukça etkileyici bir bölüm. Bir benzeri, hatta daha görkemlisini Londra'da Tower of London'da görebilirsiniz. Ancak bu müzeyi Londra'dakinden farklı kılan bir ayrıntı var, o da Viyanalılar'a iliklerine kadar Türk korkusu salan meşhur Viyana Kuşatması'nı tasvir eden dev duvar halıları. (Bu arada, bizim "Viyana Kuşatması" dediğimiz olaya orada "Türk Kuşatması diyorlar. ) Evet, bana inanın görmek duymaktan daha ilginç oluyor. O parlak hanedan zırhlarının ve turnuva şövalyelerinin arasından, hatta arkasından aniden yükseliveren bu duvar halıları ilk bakışta insanı şaşkına çeviriyor. Bu arada Viyana Türk'lerin Viyana Kuşatması sona erdikten sonra daha büyüyüp gelişiyor.
hali.jpg

Viyana Kuşatmasını tasvir eden dev duvar halılarından bir tanesi Bu noktada biraz dinlenmek ve kendimizi tazelemek üzere Hofburg'un cafe'lerinden birine attık kendimizi. Müze gezmek malumunuz üzere pek kolay olmuyor.
Hofburg Sarayı'nın ikinci sırada gezdiğimiz kısmı, 600 yıl boyunca Habsburg Handanı'nın ikametgahı olan "Kraliyet Daireleri" (State Apartments). ışin doğrusu bu sarayı çok daha nezih koşullar altında ziyaret etmeyi dilerdik. Ancak sonradan görme ıtalyanlar'ın Afrika Çekirgeleri misali her yeri işgal etmesi ve 30-35 kişilik gruplar ile yüksek volumda çalan tur rehberleri sebebi ile gerekli dikkati veremedik. O kadar zor koşullarda gezdik ki, bazı odalarda kalabalık tıpkı sabah 7:00'deki belediye otobüsü gibiydi.
19 odadan oluşan bu daireler diğer kraliyet saraylarında bulunan standart odalar aslında; ımparator'un misafir kabul odası, çalışma odası, yatak odası, ımparatoriçe'nin çalışma, yatak odası , spor odası, banyosu, kraliyet yemek odası.
stateapt.jpg

Hofburg Müze Broşürü'nden alınmıştır

sisbg.jpg
Bu sarayda, Avusturya halkı tarafından çok sevilen ımparatoriçe Elizabeth'e ait (Sisi) 6 oda var. Bavyera Düşesi Elizabeth 1854 yılında 16 yaşında iken kuzeni Franz Joseph ile ablasını evlendirmek üzere Viyana'ya gelir, ancak F. Joseph ile evlenen kendisi olur. Evliliği ile birlikte bu sarayda yaşamaya başlar. Ancak, hep doğa ile içiçe olmayı sevdiğinden bu sarayda bir "saraylı" olarak yaşamak ona hiç bir zaman cazip gelmemiş, bunun da ötesinde bunu hiç doğal bulmamış, anlaşılamamış, bu sebepten de kraliyet ortamından kendisini hep uzak tutmuş.
ımparator eşi Franz Joseph onu deliler gibi sevmesine rağmen işleri sebebi ile ona yeterli vakti ayıramamış. Sisi, hem teyzesi hem kayınvalidesi olan "archduchess" Sophie ile ilişkilerinin nahoş olması, gözlerin hep kendi üzerinde olması ve omuzlarına bu genç yaşta binen yeni "imparatoriçelik" rolünü üstlenmekte hep zorlandığından kaçmakta bulmuş çareyi. 2 yıl boyunca tedavi amacı ile uzaklaştığı saraya geri döndüğünde ise güveni yerine gelmiş bir imparatoriçedir artık. Kendisine oldu bitti bakmasına, sporuna, diyetine ve kilosuna özen göstermiş. Ancak 1889'da oğlu Rudolf'un şüpheli intiharı ile tekrar hayatı kararır ve her şeyden uzaklaşmaya başlar, içine kapanır. Dertlerini, hayalkırıklıklarını, özlemlerini aktardığı sivri dilli şiirler yazarak içinde barındırdığı acıdan kurtulmaya çalışır. Uzun süren yolculuklara çıkar, saraydan tamamen uzaklaşır. Hatta Corfu adasında bir villa yaptırır ancak buradan da sıkılır.1898 'de yine böyle bir gezi sırasında bir ıtalyan'ın bıçaklı saldırısına uğrar ve hüzün dolu yaşantısı hüzünlü bir şekilde sona erer.
Ve ancak ölümünden sonra anıtları dikilmiş, anı paraları, resimleri basılıp, nihayetinde Sisi filmi ile dünya çapında ün kazandığı gibi, adına yapılmış çikolata ile de bu işe soyunanlara epey para kazandırmaktadır.


Kaynak : www.asunundefterinden.com
 
X