Bagımlılık - Duygusal Bagımlılık

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
25
Vücuda bir uyuşturucu veya uyarıcı girdiginde o kimyasal maddenin molekülleri hücrelerdeki bu reseptörlere baglanır ve hücre de bu uyarının verdigi komuta uygun kimyasal maddeler üretmeye başlar.




Her hücrenin yüzeyinde çok degişik türden kimyasal maddeyi algılayabilecek reseptörler vardır. Hücrenin saglıgı için bu çeşitlilik gereklidir.


Bir kimyasal madde vücuda devamlı verilirse hücrelerin yüzeyinde bir degişim olur. O kimyasal maddeyi algılayan reseptör miktarı artar. Böylece artık o hücrenin aynı görevi görebilmesi için daha fazla kimyasal maddeye ihtiyaç vardır. Bu arada hücre yüzeyinde diger reseptörlere de yer kalmaz ve onlar azalır. Buna bir örnek alkol veya sigara içenlerin acıkmalarında görülen azalma olabilir.

Aynı bagımlılık mekanizması duygular için de geçerlidir. Her duygu vücutta bir salgı üretilmesi sonucu yaşanır. Bir duygu sıkça yaşandıgında üretilen salgıya duyarlı olan reseptör türü hücre yüzeyinde artar. Artık hücre “normal” yaşamını devam ettirebilmek için o duyguya bagımlı hale gelmiştir.

Çocuklugumuzda yaşadıgımız ortamdan aldıgımız “duygu” ne ise ona alışırız ve daha sonraki yaşantımızda farkında olmadan aynı duyguyu oluşturacak ilişkiler ve olaylar yaratırız. Çünkü besleniyoruzdur o ortamlardanve getirdikleri duygulardan: iş, dramlar, haklı çıkmak, statü, para, yaratıcılık, iltifat peşinde koşmak, kurban olmak, magdur etmek, eylence, öfke, alış – veriş, televizyon, okumak, dedikodu, depresyon, acı, neşe, din, uyku, saglık, hastalık, seks, sürekli çabalama, alkol/uyuşturucu, yürüyüş, spor, evcil hayvanlar, kendini degersiz görme, korku, asabiyet … Hep sevmeyi, sevilmeyi, mutlulugu, huzuru ve refahı isteriz. Ancak nedense hep gerginlik, korku, sevgisizlik, kızgınlık, utanç, suçluluk, yoksulluk ile karşılaşırız. Çünkü her ne kadar bilinçli kısmımız tersini istesede hücrelerimiz bu duygulara ve onların ürettigi kimyasal maddelere bagımlı olmuştur.

Burada içine düşülen tuzak bu acı verici durumları yaratanların kendimiz degil de başkaları olduguna inanmamızdır. “Onlardır” sevgisiz, anlayışsız, ters …. olan. Veya talihsiz bir durum söz konusudur… Olaylar ise bizden bagımsız gelişir… Biz kurbanızdır. Olaylar olmasa veya insanlar degişse bizim de degerimiz bilinecek ve mutlu olacagızdır.

Peki ama bu kişilerle ve olaylarla karşılaşan ve sonucunda da talihsiz veya kurban durumuna düşen kimdir? Aslında kişi bagımlı oldugu tür duyguları yaratabilecek insanları seçer ve olayların yaratılmasına farketmeden yardımcı olur.
 
X